Viyana'dan herkese ilk olarak biraz klasik müzik biraz tarih birazda şinitzel getirdim:) Tatil bitti işte. Zaten uzun bir zaman değildi ama epey yorucuydu. Her gün eşimle o kadar çok yürüdükki bazen ayaklarımın ağrısından ağlayacak gibi oluyordum. Ama elbetteki yeni bir şehri kültürü tanımaya özelliklede eşimin arkadaşı Devrimi ve eşi sevgili Müzeyyen'i tanımaya, maviş Deniz'i öpmeye değdi. Viyana'ya gittiğimiz ilk günden itibaren yoğun yürüyüşe başladık. İlk olarak 1. Viyana denen bölgeye gittik. Yanda bu bölgedeki en turistik yerlerden biri olan Stephansdom Kilisesinin çatısı. Bu kiliseyi altındaki veba salgınının yaşandığı zamanlardan kalan toplu mezarları ve bu oya gibi işlenmiş çatısını gezdik. Merkezini alışveriş caddesini gezdik. Opera binasını, Karlsplatz pavyonlarını ve başka üsluplarda yapılmış kiliseleri gezdik. Eşim daha önce Viyana'ya gittiğinden rehberlik konusunda Barışcım yardımcı oldu. Bu mevsimde gitmemizin bir iyi yanı turistik yerlere girerken daha uygun fiyatlara girebiliyorsunuz. Ama bir yandanda birçok yerde yaz sezonu içi inşaatlar ve bahçe düzenlemeleri yoğun bir şekilde devam ediyordu. Bu yüzden gittiğimiz Belvedere sarayının ünlü bahçesinin bir bölümünü gezemedik. Zaman kısıtlaması yüzünden müzeleri falanda seçerek gezebildik. Geç bir saatte Belvedereye gittiğimizden içini gezmek için zamanımız kalmamıştı. Belvedere sarayının içinde bulunan Gustav Klimt sergisini gezemedik. Bu tabi biraz üzücü oldu:( Vıyana gerçekten tarihi bir kent. Ama bir yandanda büyük binaların bulunduğu hayatın birazdaha yoğun aktığı bir kent. Bana biraz yorucu geldi açıkçası. Yaşamayı iştemem. Genel olarak Viyanayı Parise çok bezettim. Ama bu yoğunluğu iyi bir şekilde düzenlemişler. Özelliklede toplu taşıma araçları hem çok çeşitli hemde kolay bir şekilde ulaşım sağamanızı sağlıyor. Sonraki günlerde Schönbrunn sarayına gittik buranın uçsuuuz bucaksız bir bahçesi var. İnsan vaybe ne ihtişam yaşamışlar zamanında demekten kendini alıkoyamıyor ve sanki o bahçelerde parklarda gezen kabarık etekli viyana soylularının hayaletlerini görüyor. Schönbrunn sarayının bahçesindeki dünyanın en eski hayvanat bahçesini gezdik ve çok çok eğlendik. İçinde o kadar çok çeşit hayvan varki insan bir belgeselde hissediyor. Belki Viyana'da en beğendiğim yerdi:) Hayvanları çok sevdiğimdende olabilir belki. Fokların sulara atlamasıyla ıslanıp kurtların ulumasına şahit oluyorsunuz. Birbirinden ilginç böcekleri görüp hayretler içinde kaldım. Öyle güzel hazırlanmışki kocaman bir tropikal bölümü vardı. Burada havanın sıcaklığı birden 28 dereceye yükseliyor. Sanki vahşi bir ormanda yarasalar tropikal kuşların sesleri ve tropikal bitkiler arasında bir geziye çıkıyorsunuz. Bu arada çok enteresan bir goril de misafirleri karşılayıp insanların çantalarını açtırıp içine bkıyor. Biz çok etkilendik karşımızda irice ve konuşmasını bilmeyen bir insan vardı sanki.
Hepsi çok çok güzeldi. Kocaman bir aslanın kocaman dişlerinin dev bir kemiği parçalamasına şahitlik yapmak veya yüzlerce kiloluk hipopatamı su altında yüzüşünü izlemek harikaydı. Yani bu şekilde koca bir günümüzü burada geçirdik.
Sonra Viyananın dışında bir bölgede bulunan yapımı yarım kalmış bir manastıra gittik. Gerçekten buradada üstün sanat teknikleriyle yapılmış fakat ne yazıkki tamamlanamamış vitraylar kilise resimleri gördük. Yandaki fotograf burada çekildi.
Ustteki bina ise 3 ayrı sergi salonuyla bir galeri işlevinde ama asıl zenginliği Gustav Klimtin 34 metre uzunluğunda Beethoven'ın 9. senfonisine atıfta bulunduğu müthiş resmini izleme şansı vermesi. Resmin fotosunu yayınlıyamıyorum çünkü foto çekmek kesinlikle yasaktı ama interetten bulup yayınlamak istiyorum. Bu devasa muhteşem tablonun altında oturup izlemek heyecan vericiydi. Elimde o kadar çok foto varki yayınlamamın imkanı yok. Haaa bu arada oradada 2. el pazarı buldum ve bir poşet harika düğme aldım. Pazarda yiyecek içeceklerde satılıyordu.O pazarın fotolarınıda ayrıca yayınlayacağım. Çünkü hiç bu kadar garip meyveyi bir arada görmemiştim. Ayrıca İtalyadan gelen müthiş lezzetli zeytinlerde ağzımın sularını akıttı. Daha çok hikaye var valizimde. Birde ağzımızı açık bırakan sanat e büyük hazine dedirten sanat tarihi müzesi var. Onlarıda bir ara ayrıca yazacağım çünkü az fotoyla anlatamıyorum ben:) Kısacası yaşamam ama gezerim tarihe doyarım dedirten lezzetli yiyecekler, ünlü kahvesi melangı, güzel şaraplarıyla üzüm bağlarıyla, Türklerin kuşatmasını hiç unutamamış halkıyla, metrolarıyla güzel bir şehir Viyana... Bu arada tatlı kızımı sorarsanız bizi unutmamış bebişim büyük bir heyecanla bizi karşıladı. Onu çok özledik gezimizde hiiiç dilimizden düşüremedik. Onu çok sevdiğimizi tekrar anladık...:))
Wednesday, April 4, 2007
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment