Monday, February 26, 2007

Veee sevdiklerinle kucaklaşma anı!!

Türkiye'ye geleli neredeyse bir hafta oluyor ve zaman su gibi geçiyor. Ailemi öyle çok özlemişimki henüz arkadaşlara falan bile bir vakit ayırmadım. Uzaklarda olmanın en güzel yanı bu buluşma sırasında yaşadığın heyecan. Ama tabi bu sırada ayrılık vakti aklına geliyorsa herşey zehir oluyor. Neyse tatsızlıkları geçeyim. Bu arada blogumda biraz aksadı tabi... Geldiğim ilk günlerde İstanbul'un en sevdiğim yerlerinden biri olan Yeşilköy sahiline canım kardeşim ve onun sonunda tanışabildiğim şekermi şeker sevgilisi Hilal ile beraber biralarımızı yudumlamaya gittik. Harikaydı mis gibi deniz kokusu ve deniz fenerinin altında battaniyeme sarılıp epey bir gülüp konuştuk. Sonra elbetteki canım annemle beraber alışverişe çıkma özlemimizi gidermeye çalıştık. Bir kaç gündürde babamın yanında baba hasretini gideriyorum. Bu arada en önemli gelişmelerden biri kırık olan ön dişimin dolgusunu çıkartıp yerine porselen bir diş yaptırıyorum. Dişçiden nefret ederim ve ancak bir tanecik dişçime dişlerimi yaptırabilirim. Aslında yine gitmek hiç istemiyordum ama annem ''Bir kerede ana sözü dinle'' diyince yalnızca peki annecim diyebildim. İşte uzak başka yapıyor insanı ve tıpış tıpış gittim. Neyseki gerçektende anne sözü dinlemeyi herkese tavsiye ediyorum çünkü hiç acımadı. Bir kaç güne kadar yeni dişime kavuşacağım. Herkese Türkiye'den sevgiler...

Wednesday, February 14, 2007

İşte sevgililer günüüüüü

Canım kocişim bana sevgililer gününde çok güzel hediyeler almış. Böyle günleri gayet geyikte bulsa beni hediyesiz bırakmaz bende sanırım biraz şımardım artık. Hediye alma dediğim halde o eve geldiğinde heyecanla hediyemi almak için kapıda bekliyorum:)) Bana kocam bu çocuksu huylarımdan dolayı bir kere şu ünlü 'evli ve çocuklu' (married and children) dizisinde ilham alıp 'Evli ve Çocuk' demişti çok gülmüştüm ama haksızda sayılmaz. Do it yourself Munny'idilediğince boyayıp kendi tasarımını yapıyorsun. Ama açıkçası boyamaya cesarek edemiyorum ya korkuyorum batırısam diye bakalım bu macera nerede son bulacak:)))

İşte birde bu kitabı almış Barış'cım. Bundada hem dizayn oyuncakların tarihçesi hemde dünyadan en başarılı örnekler var. Valla çok güzel kitap her sayfasını kesip çerçeveleyip eve asasım geldi...

Tuesday, February 13, 2007

Iamwatchingyou


Bu da bugun yaptigim baska bir sticker izleyici benim:)

BIG city LITTLE pigy


Bu benim yaptıgım stickerlardan biri domuzcukta benim. Henüz basıp illegal sanat eylemime başlamadan taze taze dumanı üstünde sizlerle paylaşmak istedim. Bu arada herkese buradan ilan edeyim sitemde kullanılan tüm fotoları vs istediğiniz gibi izinsiz kullanma hakkına sahipsiniz. Stickerımın yalnız sizin gördüğünüz bu versiyonunda renklerinde bir problem var nedenini anlayamadım. Orjinalinde gri hiç yok sadece siyah ve beyazlardan oluşuyor. Benim gibi photoshop yada freehand de yaptığınız image ların renklerinde sapma sorunu yaşayan ve çözümünü bilenlerden yardım bekliyorum valla. Sırf bu yüzden bir sürü fotomu yayınlayamıyorum.

Monday, February 12, 2007

Bende sobelendim :))

Evet birçok blogger arkadaşımın bloglarından aşina olduğum ebeleme-sobeleme oyununa bende Yeşim'ciğimin sayeside katıldım. Vallahi sobelendim bakalım ne kadar kendimi anlatabileceğim bu ani sobeleme karşısında:)

1- Genel olarak sevdiğim şeylerden bahsederek başlıyayım... Hayatta en çok ailemi seviyorum ama bunun haricinde aslında sık sık söylediğim gibi hayvanları çok fazla seviyorum. Tüm hayvanları. Hayvanları birçok zaman insanlara kesinlikle tercih edebilirm. Onlara sevgi haricinde büyükte saygı duyuyorum. Belgeselleri genelde bu saygı nedeniyle gözlerim doludolu ağzım hayretle açık ve tüylerim diken diken izlerim. Keşke hepimiz hayvanların sahip olabildiği erdemin minicik bir kısmına sahip olabilsek...

2- Ve bitkileri çok severim çiçekleri, ağaçları, toprağı... Bitkilere bakmayı toprağı ekmeyi, ektiğim tohumların yeşermesini izlemeyi yaprakların çıkışını... hepsi beni çok büyüler. Genellikle günlük işlerimi planlarken mutlakatoprakla kesişen birşeyler yaparak o günü değerli kılmaya çalışırım.

3- Kışı çok severim. Yağmuru ve karı çok severim. Banyo yapıp rüzgarlı bir kış günü sahilde yürümeyi çok severim. Mutlaka deneyin eve döndüğünüzde saçlarınızın deniz koktuğunu fark edeceksiniz. En sevdiğim renk beyazdır belki bu yüzden kar kaplı bir dünyanın yerini hiç birşey alamaz.

4- Çocukları çok severim. Düşünme stillerine, dünyayı algılayışlarına hayranlık duyarım. Fena resim yapmama rağmen en çok bir çocuk gibi resim yapabilmeyi isterim. Bu nedenle sol elimle resim çizerim:) Ama yinede tam olarak onlar gibi olmuyor. Bir gün çocuklarımın olmasını ve onlarla birlikte kendi çocukluğuma geri dönebilmeyi umut ediyorum.Çocukluğumu çok özlüyorum...

5- El yapımı eşyaları, oyuncakları herşeyi çok severim. Ve ikinci el dükkanlarını çok severim. İkinci el kıyafetleri, eşyaları kullanmayı bir ayrıcalık olarak görürüm, çünkü sadece birer eşya değil hatıra defteridir adete onlar. Eski kitapların kokusunu çooook severim. Keşke eski kitap kokusu parfümü olsada alsam derim:)

6- Müziği, dans etmeyi ve içki içmeyi severim. Sarhoş olmayıda severim. Ama abartmamak kaydıyla. Abarttığım çok içki maceram var ve bazısı halen yüzümü kızartıyor. Canım eşim baya zor geceler yaşadı sayemde.

7- Tv izlememek için herzaman çaba sarfetsemde itiraf ediyorum TV izlemeyi çok seviyorum. Özelliklede moralim bozuksa en iyi ilaç o oluyor.

8- Şu ana kadar yazdıklarımdan çok romantik ve naif bir kişilik olduğumu düşündürüyorum sanırım. Ama yalnızca bu kadar değilim :) bazen küfürbaz, agresifve megoloman olurum. Bazen saldırgan ve çok kırıcıda olabilirim. Seri katillere karşı dehşetli bir hayranlık duyarım yakından takip ederim. Elbetteki crime and investigation favori kanalım:) Ve yeni gözdem olan dizide seri katilleri öldüren bir seri katilin hayatının anlatıldığı DEXTER :))) Sanırım henüz Tr de gösterilmeye başlamamış ama önümüzdeki sezonlarda geliyor. Eğlenceli bir anlatım ve kendine özgü bir adam...





Bunun yanı sıra elbetteki fotograf çekmeyi seviyorum. Amadikkat ettimde oldukça arka sıralardan geldi fotograf bu üzücü bir durum. Tr de halen fotograf eğitimime devam ediyorum. Sanırım bu okul maceram epey uzun bir romana dönüştü. Bazen yazı yazmayı seviyorum. Ayrıntı yayınlarının bastığı serileri okumayı ama özelliklede yeraltı edebiyatı serisine bayılıyorum. Designerları, ressamları vs leri severim ama en çok sokak sanatçılarına grafiticilere saygı duyarım. Sanatın satılmadığı paylaşıldığı gerçek galeriler olan sokaklarda sergilerler işlerini...


Vallahi arkadaşlar yazdıkça neyim ben diyorum çok dalgalı bir insanım. Bence bu kadar kafidir belki daha sonra kendi kendimi sobelerim ve bu dalgalı sohpete devam ederim. Ve bende eşimi sobelemek istiyorum. Oda bir blogger. Belçika günlüğü adında yazıyor. Aşkım seni sobeledim anlat bakalııımm...

Tuesday, February 6, 2007

Designer Toys

Bu oyuncaklar büyükler için tasarlanmış özel oyuncaklar. Onları çok ama çok seviyorum. Şu anda 3 tanesine sahibim ama hep gözüm yine diğerlerine takılıyor. :)) Kendi çapımda bende buna benzer designer toys yapmaya çalışıyorum...


Gökkuşağı gibi...

Epeeeey uzun zamandır atkımı yapıcam :p ama bir türlü sıkılmadan uzun süre başında oturup öremiyordum. Aslında yapmayı düşündüğüm model atkının ucundaki tığla örülmüş olan o yuvarlaklardan bütün bir atkı yapmaktı. Ama tabiki o kadar çok parçaya ihtiyaç varki artık iyice sıkılmaya başlamıştım. Benim canım annem yine harika fikirleriyle yardımıma koştu. Bir atkı al onun ucuna dik bari dedi. Gerçektende iyi bir fikiroldu. Bu atkıyıda yalnızca 1 euroya aldım bu işe tam uygundu. Ucuna annemin dediği gibi ördüğüm parçaları diktim ve ta taaaa sonunda bu işten kurtulmuş oldum. Saol annecim muccckk. :))

Yeni ve güzel bir gün

Bu gün yeni ve güzel bir gün başladı benim için. Nedeni ise dün bir süredir planladığım fakat zamanlayamadığım bir işi bitirmiş olmam. Eve tam zamanlıdan part time a pirt time danda işimden tamamen ayrılmaya karar verdim. Çalışmayı sevsemde nedense bazen çok fazla zorlanıyorum. Bu aslında daha çok Belçika'ya geldikten sonra başladı açıkçası dikiş tutturamıyorum gibi hissediyorum. Her neyse sonuçta bu kararla bugün yeni ve güzel bir güne başladım. En azından şimdilik işsizliğin keyfini sürmek eğlenceli. Her sabah işe giderken saat 10 da bile bazen kalkmaya zorlanan ben bu sabah 5'te kalktım. Bir banyo yaptım biraz tv falan derken güneşin doğuşunu bahçede Shine'la karşılamaya karar verdik. Kahvemi yapıp paltomu giyip bahçede gökyünün lacivertten kızıla geçişini izledim. Kahve fincanım ellerimi ısıtırken kuşlarda güneşin doğuşunu şarkılar söyleyerek kutlamaya başladı. Sanırım bu çekilmez hayat ancak bize bu dünyada cenneti yaşatan bu güzel anlar sayesinde yaşanır hale geliyor. Shine, kuşlar ve ben aslında sadece nefes almanın bile ne kadar güzel ve büyüleyici olduğunu tekrar keşfettik. Bu gün güzel ve yeni bir gün. Umarım her sabah bu enerjiyi ciğerlerime doldurarak uyanabilirim. Umarım herkes her yeni güne başlarken eldeğmemiş güzel günler adına sevinçle ve umutla başlar...