
Sonunda bu senenin ilk karının yağışını gördüm. Birden içim rahatladı küresel ısınma problemimizi halletmişiz gibi geldi. :)) Kar yağmayan bir dünya düşünemiyorum öyle büyüleyici ki alıştığımız şehir, sokaklar hergün önünden geçtiğimiz banklar, otobüs durakları heryer sanki bir masal ülkesinin huzur dolu sakinliğiyle süsleniyor. Kendimi o sokaklarda yürürken üşüyen ayaklarım ve ellerimle vede uçuşan paltomla bazen küçük bir prenses bazen kibritçi kız oluyorum. Hersene bu hisleri tekrar yaşayabilmek için sabırsızlıkla yazın geçmesini bekliyorum. Tekrar düşen kar taneleri ve mandalina kokusuyla camın önünde oturup rüzgarın sesini dinlemeyi ve içimde derin bir huzur hissetmeyi özlüyorum. Ara sırada sokakta minik patileriyle titreyen kediciklere üzülüp iç çekiyorum. Hoşgeldin perilerin sihirli tozu hoşgeldin şehrimize...





















İlk kez Belçika'da denediğim lezzetler arasında bence en güzeli bu meyva. İsmini unutmamak için çok uğraşsamda unuttuğum için yılbaşı meyvası dedim :) bu meyve taaaa Madagaskar'dan geliyormuş. Dışı sert ve dikenimsi bir kabukla kaplı. Rengi ise sarıdan gül kurusuna dönen alacalı renklerle kaplı. Dışındaki kabuk soyulunca içinden beyaz bol suyu meyvası çıkıyor. Kabuk soyulurkende mis gibi kokusu burnunuza geliyor. Ben böyle çok överek anlatıyorum ama eşim tam tersi hiç sevmiyor bu meyvayı. Tadını pek tarif edemeyeceğim ama sanki biraz gül suyu tadı geliyor gibi geliyor bana. Ortasındada büyükçe kahverengi bir çekirdeği var. İsmini aranızda bilen varsa banada söylerseniz sevineceğim :)
















